https://www.dilekyilmaz.com/wp-content/uploads/2020/04/earth-wind-fire-water-960x1280.jpg

Element, Yunancada “elementa” kelimesinden türemiştir ve bir merdivenin ilk basamaklarına tırmanmak anlamına gelir.

Bir bilim veya metodun ilk unsurları anlamına gelen bu kelime, ayni zamanda kimyada farklı atom yapısına sahip 118 madde türlerine de denilir. Ancak simya, astroloji ve diğer kadim okült bilimlerde söz edilen geçen elementler farklıdır.

Tarih boyunca tüm uygarlıklarda dünyayı var eden 4 element/madde olduğu kabul edilir, ateş, hava, toprak, su.

ATEŞ: Sıcak ve kuru doğada

HAVA: Sıcak ve nemli doğada

SU: Soğuk ve nemli

TOPRAK: Soğuk ve kuru doğadadır.

Aristoles’in felsefesinde her elementin belirli bir mekanı vardır. Yoğundan daha az yoğuna doğru gidilirse, en altta toprak yer almaktadır.

İbni Sina şöyle der: “Toprak varoluşun merkezine yerleştirilmiş bir elementtir. Doğasında durgunluk vardır ve diğer şeyler ne kadar uzakta olursa olsunlar ona yönelirler.  Bu onun doğal ağırlığından kaynaklanır. “ Toprağın doğası, soğuk ve kurudur.

Soğuk olmak hareketsizlik işaretidir ve kuşkusuz ateşin yani sıcağın karşısında durur, zira sıcak sürekli hareket halindedir ve enerjiktir. Bu bakımdan Satürn gezegeni de soğu ve kuru karakterdedir.

TOPRAK ELEMENTİ:

BOĞA, BAŞAK VE OĞLAK BURÇLARI toprak elementi burçlarıdır.

Toprak ; dört unsurdan en yoğunu, katı ve sabit olanıdır.  Su elementi  gibi pasif ve dişil niteliktedir. İnsanların beslenme kaynaklarını edindikleri ana unsur topraktır.  Pek çok yaratılış tradisyonuna göre, insan vücudunun yaratılışında kullanılan madde topraktır, insanlar ölünce de vücutları yine toprakla bütünleşir.

Dolayısıyla bazı geleneklerde,  dişil  ve besleyici özelliklerinden ötürü,  kendisine doğurganlık ve analık nitelikleri verilen toprak, bazen rahim, yumurta, mağara ve tohum sembolleri ile de yakın ilişkilidir.

Toprak sembolü, tradisyonlarda genellikle maddeyi,  dünyayı,  fiziksel bedeni, tezahür alemini simgeler.

Dişil element olan toprak bizi bir araya getiren elementtir. Beş duyumuz, bedenimizdir. Paraya, konuma, kariyere, işe, geleneğe, sorumluluğa, düzene, maddi sahiplenmelere, görebildiğimiz, dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz, duyabildiğimiz her şeye hükmeder. Maddi varlığın temelidir.

Sabitlik, ağırlık ve kısıtlama özelliklerini arz eder.

Hava elementine zıt özellik gösterir. Fizik planını içerir. Mağaralar, mineraller ve bitkiler onun direkt etkisi altındadır. Bereket ve kazancı da simgeler.

Toprak, pasif ve alıcı elementlerden biri olmasına rağmen, su gibi dayanıklılık ve kararlılık gücüne sahiptir.  Toprak; temkinli, gerçekçi, risk almayan, geleneksel ve güvenilirdir.

Toprak elementi bize bedenimizle, doğayla ve hayatla nasıl bağlantıya gireceğimizi öğretir.  Toprak eksikliği, bedende olduğunu hissetmeme, dünyaya topraklanamama, bu dünyaya ait olduğunu hissetmeme duygusunu yaşatabilir.  Bu yüzden bedende olduğunu daha iyi hissetmek için kişi bedeniyle ilgili çalışmalara yönelebilir.

Astroloji haritasında toprak elementi eksikliği, bedensel ihtiyaçlarımızı ihmal etme ile de sonuçlanabilir. Bu kişiler, düzgün aralıklarla yemek yemeyi, dinlenmeyi, uyumayı, egzersiz yapmayı ve cinselliği arka plana atabilirler.

Toprak elementiyle uyumlu olanlar, doğal olarak, çoğu koşulda büyük bir güce ve verimliliğe sahiptirler.

Çalışma ve pratik işler, tüm yaşamlarına egemedir. Ve özdeğer duyguları, mesleki aktivitelerinde öngörülemeyen bir değişiklik yaşandığında tehlikeye girer.

Zeynep Dilek Yılmaz

İstanbul

09.10.2016

 

https://www.dilekyilmaz.com/wp-content/uploads/2020/04/aslanlı-horoskop.jpg

Nemrut Dağı’nın 2.150 metrelik zirvesindeki Aslanlı Horoskop bilinen en eski horoskoptur. ”Tanrıların Göksel Tahtı” olarak nitelendirilen Nemrut Dağı’nın batı terasında yer alan Aslanlı Horoskop, Kommagene Medeniyeti’nden kalan tanrı heykellerinin bekçiliğini yapıyor.

Nemrut Dağı’ndaki tanrı heykelleri, kabartmalar, kitabeler, horoskop, anıt mezar ve diğer eserlerin restorasyonu, korunması, tanıtımı ve ören yerinde arkeolojik çalışma yapılması amacıyla kurulan ve merkezi Hollanda’da bulunan Uluslararası Nemrut Vakfı kaynaklarına göre, Aslanlı Horoskop, tarihe ışık tutuyor.

”Aslanlı Horoskop, 1,75×2,40 metre boyunda ve 0,47 metre kalınlığında bir taş kabartma olup, sağa doğru yürümekte olan bir aslanı betimler. Aslanın gövdesinde bulunan 19 yıldızın her birisi, sivri uçlu 8 ışından oluşuyor. Konumlarındaki küçük değişiklikler dışında, bu yıldızlar, Eratostenes’in Ephemeris’inde tasvir ettiği Aslan konstelasyonunu (dizilişini) temsil eder.

Gezegenlerin dizilişleri incelendiğinde, bunun Kommagene’nin I.Kralı Mithradates’in taç giydiği geceye, M.Ö 109 yılının Temmuz akşamın denk geldiği görülmektedir.

Aslanın boynunda, yeni ayın sembolü hilal var. Hilalin hemen üstünde büyük Kraliyet Yıldızı Regulus (kral) yıldızı parlar. İnsanlık tarihi boyunca Regulus yıldızı, krallarla özdeşleştirilmiştir. Aslanın üzerinde her biri 16 ışından oluşan 3 yıldız görülür. Bunlar, üzerlerine Yunanca isimleri de kazınan Mars, Merkür ve Jüpiter gezegenleridir. Aslanlı Horoskop, bu göksel cisimlerin, bir anlık konumlarını tasvir ediyor.”

 

Tarih, saat nasıl saptandı?

Jüpiter’in yörüngesini tamamlaması için 12, Mars’ın 2 ve Merkür’ün 1 yıla ihtiyacı bulunduğu vurgulanan web sayfasında, bu bilgiler yer alıyor: “Ay yörüngesini 1 ayda tamamlar. Bunlar biliniyor ve bunlardan, horoskoptaki yavaş gezegenler Jüpiter ve Mars’ın yılı, Merkür’ün ayı, ayın günü gösterdiği ortaya çıkıyor. İ.Ö. 109 yılının 14 Temmuz’undaki diziliş seçilmiş. Normal şartlar altında Merkür dünyadan çıplak gözle görülemez. Ancak, bu özel günde Merkür güneşten en uzak konumuna uluştığı için, yeryüzünden kolaylıkla seçilebiliyor. Güneşin doğuşu ile ayın batışı arasındaki zaman farkı, yaklaşık 17 dakika. Eğer, Ay-Kral yıldızı buluşması dağın tepesinden görülebildiyse bu, ancak çok kısa bir süre için, ayın gerçek yerel saatle 19:37’de batmasından hemen önce olmalıdır. Yani, yıldız ve gezegenlerın horoskopda betimlenmiş konumlarını almalarından sadece birkaç dakika önce. Bu özel ve istisna fonomen sadece dizilişin oluştuğu tarihi değil, aynı zamanda kesin saatin de 19:37 olarak hesaplanmasına imkan veriyor ki, bu müthiş şaşırtıcıdır. Yazıtlardan öğrenildiğine göre, İ.Ö. 109 yılının 14 Temmuz günü saat 19:37’de Kral Mithridates taç giymiş. Bu özel tarih, çok önceden belirlenmiş ve taç giyme töreni için uygun bulunmuştu.”

 

Takip Edin

Paylaşmak Güzeldir

Content Protection by DMCA.com

Telif Hakkı 2020@ Z.Dilek Yılmaz.