Astroloji Güncel YazılarBilinçaltı ve RegresyonOlağan Dışı Şuur Hallerinin İyileştirici Potansiyeli

25 Şubat 2022by dilekyilmaz

Olağan Dışı Şuur Hallerinin İyileştirici Potansiyeli

Stanislav Grof

Antik ve Aborijinal Holotropik Halleri Başlatma Teknikleri

* DOĞRUDAN ya da dolaylı olarak solunumla çalışma (pranayama, yogik bastrika, Budist “ateş soluğu”, Sufi solunumu, Bali ketjak, Inuit Eskimo gırtlak müziği, vb.)

* Ses teknolojileri (davul çalma, çıngırak, değnek, zil ve gonkların kullanımı, müzik, şarkı söyleme, mantralar, didgeridoo, boğa kükreten)

* Dans etme ve diğer hareket biçimleri (sema, lama dansları, Kalahari Buşman trans dansı, hatha yoga, tai chi, chigong, vb.)

* Sosyal yalıtım ve duyusal yoksunluk (çölde, mağaralarda, dağ zirvelerinde, karla örtülü alanlarda kalma, vizyon araştırması.)

* Aşırı duyusal yükleme (aborijinal ritüeller sırasında akustik, görsel ve proprioseptif uyaranların bir bileşimi, aşırı acı, vb.)

* Fizyolojik araçlar (oruç tutma, uykudan yoksun kalma, pürgatifler, laksatifler, kan alma [Maya’lar], acı verici fiziksel prosedürler [Lakota Siyuları güneş dansı, bedenin çeşitli yerlerinin kesilmesi, dişlerin eğelenmesi])

* Meditasyon, dua ve diğer spiritüel uygulamalar (çeşitli yoga teknikleri, Tantra, Soto ve Rinzai Zen uygulaması, Tibet Dzogchen’i, Hıristiyan hesiastizmi (İsa duası), Loyola’lı Ignatius egzersizleri)

* Psikodelik hayvan ve bitki materyalleri (haşiş, peyote, teonanacatl, ololiuqui, ayahuasca, eboga, Hawai woodrose, Suriye sedefotu, Bufo alvarius karakurbağasının derisinden alınan salgı, Pasifik balığı Kyphosus fuscus, vb.)

Çeşitli psikodelik materyallerin törensel kullanımının Orta Amerika’da da uzun bir geçmişi vardır. Zihinsel durumu değiştiren oldukça etkili bitkiler birkaç Kolomb-öncesi Yerli kültürde -Aztekler, Mayanlar ve Toltekler arasında- iyi biliniyordu. Bunların içinde en ünlüleri Meksika kaktüsü peyote (Lophophora williamsii), kutsal mantar teonanacatl (Psilocybe mexicana) ve ololiuqui, çeşitli kahkahaçiçeği bitkisi türlerinin (Ipomoea violacea ve Turbina corymbosa) tohumlarıdır. Bu materyaller hem Huichol, Mazatec, Chichimeca, Cora ve diğer Meksika Yerli kabileleri hem de Yerli Amerikan kilisesince günümüze kadar dinsel amaçlar ve işlemler için kullanılmıştır.

Ünlü Güney Amerika yajé ya da ayahuasca’sı başka bitki katkılarıyla birlikte orman sarmaşığından (Banisteriopsis caapi) kaynatılarak elde edilen bir özdür.

Amazon bölgesi ve Karayip adalarında da çeşitli psikodelik enfiyeler kullanıldığı bilinmektedir. Afrika’daki aborijinal kabileler eboga çalısının (Tabernanthe iboga) kabuğundan hazırlanan preparatları çiğneyip yutma ya da soluma yoluyla almışlardır. Bunları az miktarlarda uyarıcı olarak, daha büyük dozajlarda ise kadınlar ve erkekler için inisiyasyon ritüelleri için kullanmışlardır. Hayvan kökenli psikodelik bileşikler belirli karakurbağalarının (Bufo alvarius) derilerinden alınan salgıları ve Pasifik balığı Kyphosus fuscus’un etini içerir. Yukarıdaki liste dünyanın değişik ülkelerinin ritüel ve spiritüel hayatında yüzyıllar boyunca kullanılmış olan psikodelik materyallerin yalnızca küçük bir bölümünü göstermektedir.

Holotropik durumları meydana getirme uygulaması, insanlık tarihinin başlangıçlarına kadar izlenebilir. Bu, insanlığın en eski spiritüel sistemi ve şifa sanatı olan şamanizmin en önemli karakteristik özelliğidir. Birçok şamanın şamanlık yaşamı kendiliğinden meydana gelen psikospiritüel bir krizle (“şaman hastalığı”) başlar. Bu kriz, şaman adayının ölüler diyarına bir yolculuk yaptığı güçlü vizyonel bir haldir; bu ölüler aleminde şaman adayına kötü ruhlar saldırır, çeşitli karakter ya da dayanıklılık denemeleri yaşar, öldürülür ve bedeni parçalara ayrılır. Bunun ardından bir yeniden doğuş ve kutsal alemlere yükselme deneyimi gelir.

Şamanizm başka biçimlerde de holotropik durumlarla ilişkilidir. Başarılı ve deneyimli şamanlar istedikleri zamanda ve kontrollü bir biçimde bir trans durumuna girebilir. Bunu hastalıklara tanı koymak, iyileştirmek, duyular dışı algılama, diğer gerçeklik boyutlarının keşfi ve başka amaçlar için kullanırlar.

Ayrıca çoğu kez kabilelerinin diğer üyelerinde de holotropik durumlar başlatır ve “psikopompa” rolü oynarlar ve öte alemin kompleks alanlarına geçen kişilere gerekli desteği ve rehberliği sağlarlar.

Şamanizm oldukça, belki de en az otuz-kırk bin yıl kadar eskilere uzanır; kökleri Paleolitik çağa kadar izlenebilir. Güney Fransa ve Kuzey İspanya’daki Lascaux, Font de Gaume, Les Trois Frères, Altamira ve diğerleri gibi ünlü mağaraların duvarları hayvanların güzel şekilleriyle süslenmiştir. Bunların pek çoğu aslında Taş Devrinde yaşayan türleri -bizonlar, yabani atlar, erkek geyikler, dağ keçileri, mamutlar, kurtlar, gergedanlar ve rengeyikleri- göstermektedir. Bununla birlikte, Lascaux’daki “Büyücü Hayvan” gibileri açıkça majik ve ritüel anlam taşıyan efsanevi yaratıklardır. Ayrıca bu mağaraların birkaçında kuşkusuz antik şamanları simgeleyen insan ve hayvan özelliklerini birleştiren garip figürlerin resimleri ve oymaları da bulunmaktadır.

Değişik erkek sembollerini bir araya getiren gizemli, bileşik bir figür olan “Les Trois Frères Büyücüsü” bu şekillerin en bilinenidir. Bir erkek geyiğin çatallı boynuzlarına, bir baykuşun gözlerine, yabani bir atın ya da bir kurdun kuyruğuna, insan sakalına ve bir aslanın pençeli ayaklarına sahiptir. “Hayvansı Üstat” aynı mağara kompleksi içindeki başka bir ünlü oyma şaman figürüdür; güzel hayvanlarla dolu Mutlu Avlanma Mekanı’na başkanlık etmektedir. Ayrıca Lascaux’daki duvar üzerinde bulunan av sahnesi de oldukça ünlüdür. Bu sahne, yaralı bir bizonu ve ereksiyon halindeki penisiyle yerde yatan bir şaman figürünü göstermektedir. La Gabillou olarak bilinen mağarada ise arkeologların “Dansçı” adını verdikleri dinamik bir hareket halindeki şamanik bir figür oyması bulunmaktadır.

Bu mağaralardan birinin kil zemini üzerinde, Tuc d’Audoubert, araştırmacılar iki kil bizon tasviri çevresinde dairesel bir düzen içinde olan ayak izleri bulmuşlardır; bu, mağara sakinlerinin, birçok aborijinal kültür tarafından hala trans durumlarını başlatmak amacıyla yapılan danslara benzer danslar yaptıklarını akla getirmektedir. Şamanizmin kökenleri, İsviçre ve Almanya’daki mağaralarda bulunan buz devirleri arasındaki bir dönemden kalma hayvan tapınaklarının örnek olarak gösterdiği gibi daha da eski bir Neandertal mağara ayısı kültüne dek izlenebilmektedir.

Şamanizm yalnızca kadim değil, aynı zamanda evrenseldir; Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Afrika, Asya, Avustralya, Mikronezya ve Polinezya’da görülebilmektedir. İnsanlık tarihi boyunca bu kadar çok farklı kültürün şaman tekniklerini yararlı ve kullanışlı bulduğu gerçeği holotropik hallerin antropologların “ilksel zihin” (primal mind) adını verdikleri şeyi, yani insan psişesinin ırk, cinsiyet, kültür ve tarihsel zamanı aşan temel ve başlangıçta var olan bir yönünü harekete geçirdiğini akla getirmektedir. Batı endüstriyel uygarlığının bozucu etkisinden kurtulmuş kültürlerde, şaman teknikleri ve prosedürler günümüze dek varlığını sürdürmüştür.

Holotropik hallerin dahil olduğu kültürel olarak onaylanmış psikospiritüel dönüşümlerle ilgili başka bir örnek, antropologların “geçiş ritleri” dedikleri ritüel olaylardır. Bu terim, konuyla ilgili ilk bilimsel tezin yazarı Hollandalı antropolog Arnold van Gennep tarafından türetilmiştir (van Gennep 1960). Bu tür törenler bilinen tüm yerli kültürlerde varolmuştur, günümüzde de birçok endüstri öncesi toplulukta hala uygulanmaktadır. Bu törenlerin temel amacı bireyleri, grupları, hatta tüm kültürleri kutsamak, yeniden belirlemek ve dönüştürmektir.

Geçiş ritleri bireyin ya da kültürün hayatındaki önemli değişimler sırasında yapılır. Bu törenlerin zamanlamaları sıklıkla doğum, sünnet, ergenlik, evlilik, menopoz ve ölüm gibi başlıca fizyolojik ve sosyal geçişlerle aynı döneme rastlar. Benzer ritüeller, savaşçılık statüsüne başlangıç, gizli topluluklara kabul edilme, takvimsel yenilenme festivalleri, iyileştirme törenleri ve insan gruplarının coğrafi hareketleriyle de ilişkilidir.

Geçiş ritleri zihin durumunu değiştiren etkili prosedürler içerir; bu prosedürler, daha yüksek bir bütünleşme düzeyiyle sonuçlanan psikolojik düzeni bozan deneyimler başlatır. Bu durumda, bu psikospiritüel ölüm ve yeniden doğum episodu eski rolün ölümü ve yeni bir rolün ortaya çıkışı olarak da yorumlanır. Örneğin, ergenlik ritlerinde, inisiyeler prosedüre çocuk olarak girer ve ergenlik statüsünün getirdiği hak ve görevlerin hepsine sahip olan yetişkinler olarak çıkar. Tüm bu durumlarda, birey ya da sosyal grup arkasında bir varoluş biçimi bırakıp tümüyle yeni hayat koşullarına geçer.

İnisiyasyondan dönen kişi inisiyasyon sürecine giren kişiyle aynı insan değildir. Derin bir psikospiritüel dönüşümden geçmiş olduğu için, bu kişi hem varoluşun mantıkla anlaşılmayan boyutlarıyla kendine özgü bir ilişkiye hem de yeni ve daha geniş bir dünya görüşü, daha iyi bir benlik algısı ve farklı bir değer sistemine sahiptir. Bunun hepsi inisiyenin varlığının tam özüne ulaşan ve kimi zaman dehşete düşürücü, kaotik ve düzen bozucu olan kasıtlı biçimde başlatılmış bir krizin sonucudur. Bu yüzden, geçiş ritleri, geçici bir parçalanma ve kargaşa döneminin daha aklı başında ve iyi bir hale yol açtığı bir durumun başka bir örneğidir.

Buraya kadar tartışmış olduğum iki “pozitif parçalanma” örneği, yani şaman krizi ve geçiş riti deneyimi, birçok ortak özelliğe sahiptir, ama bunlar bazı önemli yönlerden farklılık da göstermektedir. Şaman krizi şaman olacak kişinin psişesini beklenmedik bir biçimde ve uyarı olmaksızın istila eder; doğasında kendiliğinden ve otonomdur. Geçiş ritleri ise, bununla karşılaştırıldığında, kültürün bir ürünüdür ve öngörülebilir bir zaman programına uyar. İnisiyelerin deneyimleri önceki kuşaklar tarafından geliştirilip mükemmelleştirilen belirli “kutsal teknikler”in sonucudur.

Hem şamanları kutsal sayan hem de geçiş ritleri yapan kültürlerde, şaman krizi geçiş ritinden çok daha üstün olan bir inisiyasyon biçimi olarak dikkate alınır. Daha yüksek bir gücün müdahalesi, bu yüzden de tanrısal bir seçim ve özel bir çağrının belirtisi olarak görülür. Başka bir açıdan bakıldığında, geçiş ritleri holotropik hallerin pozitif değerinin kültürel takdirinde daha ileri bir adımı gösterir. Şamanik kültürler inisiyasyonla ilgili krizler süresince kendiliğinden oluşan holotropik hallere ve kabul edilen şamanlar tarafından yaşanan ya da başlatılan iyileştirme transını kabul eder ve bunlara büyük saygı duyarlar. Geçiş ritleri, holotropik halleri kültüre daha geniş bir ölçekte işler, bunları kurumlaştırır, ritüel ve spiritüel yaşamın ayrılmaz bir parçası haline getirirler.

Holotropik şuur halleri antik dünyada oldukça yaygın kutsal ve gizli prosedürler olan ölüm ve yeniden doğum ayinlerinde de çok önemli bir rol oynar. Bu gizli ayinler ölüm ve biçim değiştirmeyi sembolleştiren tanrılarla ilgili mitolojik öykülere dayanır. Bu, Antik Sümer’de Inanna ve Tammuz, Mısır’da Isis ve Osiris, Yunanistan’da ise Attis, Adonis, Dionysus ve Persephone’dur. Bunların Mezoamerikan karşılıkları Aztek Quetzalcoatl ya da Tüylü Yılan, ve Maya Popol Vuh’undan bilinen Kahraman İkizler’dir. Bu gizli ayinler, Sümer ve Mısır tapınak inisiyasyonları, Mitraik gizli ayinler ya da Yunan Koribantik ritler, Bakanalya ve Elözis inisiyasyonlarının örneklediği gibi, Akdeniz ve Orta Doğu’da özellikle yaygındı.

Atina yakınlarındaki Elözis tapınaklarında yapılan gizli ayinlerin düzenli olarak ve neredeyse iki bin yıllık bir süre boyunca her beş yılda bir kesintiye uğramaksızın gerçekleştirilmesi, söz konusu deneyimlerin gücü ve etkisiyle ilgili etkileyici bir kanıttır. O zaman bile sadece antik dünyanın ilgisini çekmekle kalmamıştı. Hristiyan İmparator Theodosius’un bu gizli ayinlere ve diğer tüm pagan kültlere katılmayı yasaklamasıyla Elözis’teki törensel etkinlikler acımasızca kesildi. Bundan kısa bir süre sonra, M.S. 395 yılında, tapınak istilacı Gotlar tarafından yok edildi.

Elözis’teki dev inisiyasyon salonu telestrion’da, aynı anda üç binden fazla neofit etkili psikospiritüel dönüşüm deneyimleri yaşardı. İnisiyeleri arasında eskilerin birçok ünlü figürünün olduğunu fark ettiğimizde, bu gizli ayinlerin antik dünya için kültürel önemi ve Avrupa uygarlığının tarihinde şimdiye dek kabul edilmeyen rolü de açık bir hale gelir. Filozof Eflatun, Aristoteles ve Epiktetus, askeri lider Alkibiades, oyun yazarı Öripides ve Sofokles, şair Pindar bu neofit listesinde yer almıştır. Bir başka ünlü inisiye Marcus Aurelius, bu törenlerin verdiği eskatolojik umutlara kendini kaptırmıştır. Romalı devlet adamı ve filozof Marcus Tullius Cicero bu ayinlere katılmış ve söz konusu ayinlerin antik uygarlık üzerindeki etkileri hakkında yüceltici bir rapor yazmıştır (Cicero 1977).

Antik dünyada kadim gizemli dinlerin sahip olduğu büyük saygı ve etkiyle ilgili bir başka örnek de Mitraizmdir. M.S. birinci yüzyılda Roma İmparatorluğu’nda yayılmaya başlamış, üçüncü yüzyılda doruk noktasına ulaşmış, dördüncü yüzyılın sonunda da Hristiyanlık karşısında ayakta duramayıp çökmüştür. Kültün en yüksek noktasında, gizli Mitraik tapınaklar (mithraea) Karadeniz’in kıyılarından İskoçya dağlarına ve Sahra Çölüne kadar yayılan bir alanda bulunabilmekteydi. Mitraik gizli ayinler Hristiyanlığın kardeş dinini ve onun en önemli rakibini temsil etmiştir (Ulansey 1989).

Bu gizli ritlerde kullanılan ve zihin durumunu değiştiren prosedürlerin özellikleri büyük ölçüde bilinmeden kalmıştır, bununla birlikte, Elözis gizli ayinlerinde çok önemli bir rol oynayan kutsal iksir kykeon büyük olasılıkla LSD’ye benzer ergot alkaloitleri içeren bir karışımdı. Ayrıca, bacchanalia ve diğer tür ritlerde psikodelik materyal bulunması da oldukça mümkündür. Antik Yunanlılar alkol damıtmayı bilmiyordu, yine de raporlara göre Diyonizos ritüellerinde kullanılan şaraplar üç ila yirmi kez arası damıtılmış olmalıydı çünkü bu şarapların sadece üç kadehi bazı inisiyeleri “deliliğin kıyısına” getiriyordu (Wasson, Hofmann ve Ruck 1978).

Yukarıda anlatılan antik ve aborijinal teknolojilere ek olarak birçok büyük din de özellikle holotropik deneyimleri başlatmak için düzenlenmiş olan sofistike psikospiritüel prosedürler geliştirmiştir. Örneğin, farklı yoga teknikleri, Vipassana, Zen ve Tibet Budizminde kullanılan meditasyonlar ve Taocu geleneğin spiritüel egzersizleri ve karmaşık Tantrik ritüeller bunların arasında sayılabilir. İslam mistikleri sufilerin kullandığı çeşitli karmaşık yaklaşımları da bunlara ekleyebiliriz. Bu mistikler, kutsal törenleri olan zikirlerde şiddetli soluma, ilahiler söyleme ve transa sokucu sema dansını kullanmışlardır.

Yahudi-Hıristiyan geleneğinde ise Esseni’lerin solunum egzersizleri ve yarı boğulma içeren vaftizleri, Hristiyan İsa duası (hesiastizm), Loyola’lı Ignatius’un egzersizleri ile çeşitli Kabalistik ve Hassidik prosedürler bu konuda örnek olarak verilebilir. Doğrudan spiritüel deneyimleri başlatmak ya da kolaylaştırmak için düzenlenen yaklaşımlar büyük dinlerin mistik kolları ve bunların monastik tarikatlarının karakteristiğidir.

Takip Edin

Paylaşmak Güzeldir

Content Protection by DMCA.com

Telif Hakkı 2020@ Z.Dilek Yılmaz.